Yazgülü Güder ÖZTÜRK

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 19 Aralık 2000

 

Şehit Düştüğü Yer: İstanbul, Bayrampaşa Hapishanesi

 

Doğduğu Tarih: 1972

 

Doğduğu Yer: Dersim

 

Mezar Yeri: Harbiye, Hatay

 

 

19 Aralık günü devlet güçleri Bayrampaşa Hapishanesi'ne saldırdıklarında Yazgülü Güder Öztürk ölüm orucu 1. ekibindeydi. Saldırıda 6 kadın diri diri yakıldı. Onlardan biriydi.

 

1972 Tunceli doğumluydu. İlkokul ve ortaokul ikiye kadar Elazığ’da okudu, geri kalan öğrenimini Mersin Gazi Lisesi’nde tamamladı. Lise mezunudur. Kürt-Alevi bir ailenin en küçüğüydü.

Ailesi hep devrimcilerle iç içe olan, içinden devrimcilerin çıktığı, şehitler veren bir ailedir. Ağabeyi Mazlum Güder, Elazığ hapishanesinde 1983 yılında, yeğeni Ahmet Güder 1994’de Dersim kırsal alanında ve eşi Ahmet Öztürk 1994’te Mersin’de şehit düştüler.

Yazgülü, 1988 yılında Antep hapishanesine ziyarete gidişleri sırasında hareketimizin saflarına katıldı. '89 yılında örgütlü mücadeleye girdi ve görevler almaya, Mersin ilinde örgütlenme faaliyet yürütmeye başladı. Mersin’de mahalli alan örgütlenmesinde çalıştı. 91 yılı başlarından itibaren Adana Mücadele dergisi bürosunda çalışmaya başladı.

Bu süreçte 91 Nisan ayında Mersin’de gözaltına alındı... Bu gözaltında tutuklandı ve yedi ay Malatya Hapishanesi’nde yattı, Ekim 91’de tahliye edildi. Çıktığında yeniden Adana bürosunda çalışmaya devam etti.

Darbe süreci, hareketi daha iyi tanıdığı, önderliğe ve harekete daha sıkı sarıldığı bir süreç oldu.

93 Ekim ayında Antep ilinde demokratik alan sorumlusu olarak görev yapmaya başladı. Bölgede değişik alanlarda olmak üzere 95 yılına kadar çalıştı. 95 Mart ayında İstanbul’da görevlendirildi. 95’in Mayıs ayında İstanbul Demokratik Alan Komitesi’nde görev aldı.

96 Mart’ında gözaltına alınıp tutuklandı. Kısa bir süre sonra Süresiz Açlık Grevi ve ardından Ölüm Orucu eylemi başladı. Ölüm Orucuna gönüllüydü o da. Önce ikinci ekipte görev aldı. Ancak daha sonra bu görevden alınıp kadınlar komitesinde görevlendirildi. Ayrıca eylem süresince başka görevler üstlendi. Ölüm Orucu birince ekipte olmayışına üzülmüştü. “Ben de olabilmeliydim” diyordu kendi kendine. Hapishane süreci gelişmesinde ve kendini tanımasında oldukça etkili oldu.

Mücadele yaşamı boyunca 15 defa gözaltına alındı, ancak her seferinde mücadeleye tereddütsüz devam etti. İşkencehanelerde de düşmanın yaptırımlarına boyun eğmedi, ifade vermedi.

 

***

 

Partiye Mektubundan

 

Mücadele yaşamımın büyük bir bölümünü sorumlu düzeyde faaliyet yürüterek geçirdim. Bu süreçler çok yalnız kaldığım, yaşadığım bir dolu sorunu kendi başıma halletmek, engelleri kendi başıma çabalayarak aşmak ve deneyimler kazanarak ilerlemek zorunda kaldığım süreçler oldu benim açımdan. Ve bu süreçlerimin tümünde eksiği-gediğiyle, zaafı-hatasıyla, doğrusu, yanlışıyla herkes gibi ben de ilerledim. Tüm enerjimle ve harcayabileceğim tüm çabayı harcayarak çalıştığıma inanıyorum. Kimi zaman başarısız oldum, moralimin ve motivasyonumun düştüğü zamanlar oldu, kimi zaman başarılı oldum, güçlendim, kendime güvenim arttı ve gelişen bir seyir izledim. Asla inançsızlığa, karamsarlığa düşmedim, hiçbir zaman en küçük bir tereddüt dahi geçirmedim. En temiz duygularımla önderime ve hareketime bağlandım ve bu bağı her zaman korudum. Bu bağda hiçbir zaman tereddüde, çelişkiye yer olmadı.

Çünkü ben çocukluğumdan bu yana hep hareketimizin insanlarıyla içiçe oldum, onlarla içiçe büyüdüm. Çocukluğumda beynimde yer eden Devrimci Sol düşüncesi büyümeye başladığım yıllarda bilince dönüştü. Hep arayış içinde oldum, bağ yakalamanın, onun saflarında mücadele etmenin arzusunu taşıdım. Buna ulaştım. Ailenin bir ferdi olabilmek, onunla yaşamak, onunla solumak, onunla geleceğe dair hayaller kurmak her zaman onurlandırdı. Acıları, sevinçleri, hüzünleri, coşkuyu, insana ait her türlü duyguyu onunla yaşamak ve paylaşmak her zaman mutluluk verdi. Hep güç aldım ve bu güçle ayakta durmayı başardım. Devrimci olmanın, Parti-Cepheli olmanın hazzını her zaman duydum. Bu duygularla yaşadım, bu duygularla şehit düşeceğim. Tüm şehitlerimiz gibi benim de gözüm arkada kalmayacak. Çünkü Partimin bu ülkede devrimi yapacak, halklarımızı kurtuluşa götürecek, halklarımızın acısını dindirecek tek güç olduğunu biliyorum. Bu konuda inancım ve güvenim sonsuz.

Son olarak şunu söyleyebilirim; şu ana kadar Partimin bana verdiği her türlü göreve itirazsız hazır oldum. Şimdi hazır olduğum gibi bundan böyle de hazır olacağım...

Saygılarımla...

YAŞASIN ÖNDERİMİZ DURSUN KARATAŞ

YAŞASIN DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ PARTİSİ CEPHESİ

 

***

 

Y. Güder Öztürk’ün Ölüm Orucu İle İlgili Duyguları

“Herkesin beyinlerindeki her tür düşünce

bu eylemimizle sarsılacak”

 

Ölüm Orucu eyleminin açıklaması ve aday olmamdan bugüne geçen zaman zarfı sabırsızlığımı artıran bir süreç oldu. “Hadi artık, hadi bizim de sıramız gelsin” diyorum sürekli, eylemin başlama zamanını biliyor olmama rağmen.

Heyecan ve coşku zapt edilemez oluyor. Her geçen gün, heyecanı doruğa ulaştırıyor. Duygular inanılmaz derecede kabarıyor. İçim içime sığmıyor.

Yaşanan her şey bir oyunun sahneleri olarak canlanıyor gözümde. Dost-düşman herkes var bu oyunda. Herkes rolünü oynuyor. Herkes konuşuyor. Ama biz henüz susuyoruz, konuşmuyoruz. Biz daha sahnedeki yerimizi almadık. Biz, eylemimizle sahnedeki yerimizi aldığımızda, herkes susacak. Bu kez biz konuşacağız. Eylemimiz tüm saldırılara, tüm demagojilere, karalamalara cevap olacak. Halk ve vatan sevgisini, halkı ve vatanı için tereddütsüzce ölüme gidişi bir kez daha göstereceğiz eylemimizle. Hiçbir şeyin, inanmış insanların, devrimcilerin iradesinden, kararlılığından daha üstün, daha güçlü olmadığını göstereceğiz bir kez daha. Ölüme yatan bedenlerimizde, herkes, kafasındaki soru işaretlerinin, tereddütlerin, kararsızlığın, çelişkilerin, inançsızlığın cevabını bulacak. Gözler bizi izleyecek, kulaklar bizi dinleyecek. Herkesin beyinlerindeki her tür düşünce bu eylemimizle sarsılacak, sadece ve sadece bize odaklanacak.

Biz finali oynayacağız. Ve ilk şehidi verdiğimizde perde kapanacak. Çünkü zaferi kazanmış olacağız. Geriye tertemiz bir sayfa kalacak. Ve de onurlu bir tarih, bir daha asla silinmemecesine belleklere kazınacak. Herkes tarihin bu kesitini yaşamış, görmüş olmaktan onurlanacak...

Ben de sahnedeki yerimi alacağım. Bu oyunda Ölüm Orucu savaşçıları 96 Ölüm Orucu şehitlerimizi oynayacak. Ben İdil’i oynamak istiyorum. Onun yerini almak istiyorum. Alınlarımızda Ölüm Orucu şehitlerimizin kızıl bantları olabilir mi diye düşünüyorum. Onların bıraktığı bayrağı biz devralacağız, mirası geleceğe taşıyacağız. O zaman bu kızıl bantlar alından alına taşınacak olan bayrak olsun isterim. Bundan sonsuz onur duyarım.

Bu eylemimizle, halkımıza çektirdikleri eziyetin, sefaletin, sömürünün hesabını soracağız. Katledilen, kaybedilen yoldaşlarımızın hesabını sormuş olacağız bu eylemle. Halk geleceğini görecek bizlerde. Herkes tüm güzellikleri eylemimizin güzelliğinde ve temizliğinde somutlayacak. Partimizin önderliğini ve öncülüğünü bir kez daha görecek ve anlayacaklar. Kurtuluş partimizde cisimleşecek bir kez daha.

Bunları düşündükçe inanılmaz bir güven ve huzur kaplıyor içimi. Böylesine önemli bir tarihsel sürecin savaşçısı, şehidi olmaktan gurur duyacağım. Bu sürecin sorumluluğunu omuzlarımda taşımaktan onur duyacağım.

Partimin bu onurlu göreve beni layık göreceğini umuyorum. Buna inanıyorum. Bu göreve layık olacağım, hep en önde olacağım, en öne atılacağım. Çünkü kendimi hep en önde hissediyorum, görüyorum. 

Berdan’ın dediği gibi “inanıyorum, biz başarırız” Biz başarırız. Biz zaferi kazanırız. Zafer bize mahkum, biz zafere, başka alternatif yok.

 

***

 

Y. Güder Öztürk’ün 25 Mart 2000 Tarihli Yazısından;

“Her insanın devrimciliği kavrayışı

yalın olmak zorundadır.”

 

Bu süreci düşündüğümde duygularım, düşüncelerim 96 Ölüm Orucu sürecine gidip geliyor. Orada odaklaşıyor. O yanıyla bugünkü saldırıların boyutunu ve bu sürecin önünü nasıl açacağımızı düşündüğümde şunu diyebilirim; omuzlarımızda çok büyük sorumluluklar, önümüzde yerine getirmemiş gereken görevler duruyor. Bunun bilincindeyim, bunların ne olduğunu tek tek sıralamak istemiyorum.

Parti-Cepheli olan, onu kavramış her insanın devrimciliği kavrayışı da yalın olmak zorundadır. Öne atılmak, koşmak, sırası geldiğinde bir sıra neferi olarak yerini almak ve tereddütsüz kendini feda etmek. Ben yerimi almaya hazırım. Bunca yıllık devrimci yaşamımda dönüp gerilere baktığımda kendime hep şunu demişimdir; eksiğimle, hatalarımla, zaaflarımla ben bu ailenin bir ferdiyim. Ve bu ailenin hedefleri, amaçları benim uzağımda değil. Benim amacım, hedefimdir. Bütün bunlar için her türlü fedakarlığı; koşulları, zamanı, yeri hiç düşünmeden yapmaya hazır oldum, bugün de hazırım, bundan sonra da hazır olacağım. Onun için, ailem benim hakkımda içine her şeyin dahil olduğu bir karar vermesi gerekiyorsa bana sormadan, kaygı duymadan, gönül rahatlığıyla bu kararı verebilmelidir. Partimden bu güveni bekliyorum, bu güvene de layık olacağıma inanıyorum.

Bugün açısından Ölüm Orucu, Ölüm Orucu içindeki her türlü eylem ve taktik için biçimi, boyutu ne olursa olsun hazırım demek kendime olan güvenimdir. Bir sıra neferi olarak bunların her türlüsü içinde, en önde olmak, öne atılmak konusunda tereddütsüz olduğumu güvenle, kaygısız ve gönül rahatlığıyla söylemek istiyorum.

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...


2000-2007 Büyük Direnişi:


Yoldaşları, yakınları Y. Güder Öztürk’ü Anlatıyor:

 

Geri